Ulusların Reddi – devamı

(46) İnsanların putlara tapmayı bırakması, Tanrı’nın Kelâmının insanların arasına gelmesinden itibaren değil midir? [Uydurma] el yazmalarının Grekler arasında ve [dünyanın dört bir yanında] ortadan kaldırılması ve anlamlarını yitirmesi, Kurtarıcının kendisini yeryüzünde göstermesinden itibaren olmadı mı? Şairlerin ilahlar ve kahramanlar olarak adlandırdıkları şeyler [veya kişiler] ne zamandan beri ölümlü olarak bilinmeye başladılar? Tüm bunlar Rabbin ölümün dikenini yok etmesinden ve ölüler arasından dirilmesinden sonra olmadı mı? Yahut cinlerin aldatıcılığı ve çılgınlığı, Kelâm, Tanrı’nın Gücü ve her şeyin Efendisi beşeriyetin zayıflığına büründüğü ve yeryüzüne indiği zaman son bulmadı mı? Büyü fikri ve uygulanışı İlahi Kelâm yeryüzüne geldiğinde kırılmadı da, ne zaman kırıldı? Uzun lafın kısası, Greklerin bilgeliği, Tanrı’nın Hikmeti kendisini yeryüzünde gösterdiği zaman boşa çıkmadı mı? Eski dönemlerde tüm dünya putlara tapıyor ve o putların var olan ilahlar olduklarını düşünüyorlardı. Fakat şimdi dünyanın her bir yanındaki insanlar, putlardan korkmayı bir yana bırakıp, Mesih’e sığınmaktadırlar ve O’na Tanrı olduğu için ibadet ederek, O’nun vasıtasıyla bir zamanlar tanımadıkları Baba’yı tanımaya başlıyorlar. Dahası, bundan da harikadır. Eskiden ibadet nesneleri ve cisimleri değişken ve sayısızdı; her bir [insan] kendine put yaparak onun ilah olduğu söylerdi ve o put insanlar arasında kendisini tebliğ edemediği için kendi çevresinin saygısını kazanmakla yetinirdi. Yalnızca bununla yetinirdi! Hiç kimse komşusunun ilahına ibadet etmezdi, herkesin kendi putu vardı ve o putları yapan kişi onları efendi olarak kabul ederdi. Fakat şimdi her ulustan insanlar yalnızca Mesih’e ibadet etmektedir ve putların mecalsizliğinin yapamadığını –yani tebliği– O yapmıştır. O yalnızca çevresindekileri değil, ancak tüm dünyayı tek Rab olan [kendisine] ve kendisi vasıtasıyla Baba’ya ibadet etmeye ikna etmiştir.

(47) Eski zamanlarda her yer Delfi ve Dordona’dakilerin sahte el yazmalarıyla ve söylevleriyle doluydu ve Böotya’da, Likya’da, Libya’da, Mısır’da, Kabeiroi ve Pythoness beşeri zihinlerde olağanüstü olarak kabul edilirlerdi. Şimdi ise Mesih her yerde ilan edildiğine göre, onların çılgınlığı da sona erdi ve o el yazmalarına değer veren hiç kimse kalmadı. Eski zamanlarda cinler de insanların aklını bulandırarak onları kandırıyor ve nehirlerde, göllerde, ağaçlarda veya taşlarda [umut olduğuna inandırarak] sıradan insanlara yalan söylüyorlardı. Şimdi ise, İlahi Kelâmın görünmesiyle tüm uydurmalara çarmıhla son verildi; insan çarmıha [bağlı kalırsa] tüm aldatmacalardan kurtulmuş olur. Şairlerin bahsettikleri bazı ilahlar da insanlarca kabul ediliyordu –Zeus, Kronos, Apollo ve diğer kahramanlar– insanlar onlara ibadet ediyor ve hakikatten sapıyorlardı. Şimdi ise Kurtarıcı insanlara göründüğüne göre, tüm o [kahramanlar ve ilahlar] insanların gözünde fani oldular ve yalnızca Mesih hakiki Tanrı, Tanrı’nın Kelâmı ve Tanrı’nın ta kendisi olarak kabul edilmeye başladı. Peki, onların olağanüstü bulduğu büyüye ne demeli? Kelâmın vücut bulmasından önce büyü yapmak, Mısırlılar, Keldaniler ve Hintliler tarafından sıkça uygulanır ve görenleri korkuyla hayrete düşürürdü. Lakin Hakikatin yeryüzüne inmesi ve Kelâmın görünmesiyle, bu da çürütülerek ortadan kaldırıldı. Fakat Greklerin hikmetine ve felsefecilerin kuru gürültülerine karşın, aslında hiç kimsenin bizden başka bir cevap isteyemeyeceğini düşünüyorum; çünkü mükemmel Hakikat herkesçe görülür vaziyettedir, öyle ki Grekler birçok şey yazmalarına rağmen, ölümsüzlük ve hikmet dolu hayatla ilgili çevrelerinde bulunan insanları bile ikna etmekte başarısız olmuşlardır. Yalnızca Mesih, doğal konuşarak ve hikmetli olmayan insanların sözleriyle, dünyanın dört bir yanındaki insanları ölümden korkmamaya, yok olmayacak şeylerin peşinde gitmeye, gözlerini ezeli ve ebedi şeylere dikmeye ve dünyevi şanı düşünmeyerek yalnızca ölümsüzlüğü aramaya ikna etmiştir.

(48) Söylediğimiz sözler sıradan şeyler değildir, tüm bunlar tecrübelerle tasdiklenmiştir. Merak edenler, Mesih’e ait kızların ve genç erkeklerin,1 dinlerinin bir parçası olarak kutsiyeti amaç edinmelerini ve ölümsüzlüğün güvencesi olarak yüce ve iyi şehitlik mertebesine ulaştıklarının ispatını görebilir. İsteyen, aynı zamanda tecrübe delilini bir başka biçimde ele alabilir. Cinlerin aldatmacalarının, el yazmalarındaki uydurmaların ve sihrin büyüleyiciliğinin ortasında, alay ettikleri çarmıh işaretini yapsınlar ve yalnızca Mesih’in adını kullansınlar; [böylece] O’nun vasıtasıyla cinlerin nasıl kaçıştıklarını, el yazmalarının nasıl yok olduğunu ve tüm o büyü ve sihirlerin nasıl bozulduğunu görecektirler.

O halde, adıyla ve varlığıyla her şeyi kapsayan, var olan her şeyi yıkma [gücüne sahip olan], tek başına her şeye galip gelen ve tüm dünyayı kendi öğretisiyle dolduran bu Mesih kimdir ve nasıl yücedir? Bunu bize, O’nunla utanmadan ve sınır tanımadan alay eden Grekler açıklasınlar. Eğer O sıradan bir insan ise, bu adam onların ilahlar olarak kabul ettiklerinden daha güçlü olduğunu ve kendi gücüyle onların birer hiç olduğunu ispat etmedi mi? Eğer O’nun büyücü olduğunu iddia ediyorlarsa, nasıl olur da her türlü büyü ve sihir güçlendirilmek yerine bir büyücü tarafından yok edilir? O, bazı büyücüleri yok ederek kendisini onlardan en yücesi olarak mı ilan etti? Lakin [gerçek şu ki;] O, çarmıhta tüm büyüleri tamamen bozguna uğrattı ve onlar üzerinde zafer kazandı. Bu nedenle Kurtarıcının büyücü olmadığı çok barizdir, çünkü büyücülerin yalvardığı cinler, O’ndan kaçıyorlardı. O halde, kimdir O? Yapabildikleri tek şey alay etmek olan Grekler bunu bize açıklasınlar! Fakat bu durumda gülünç olan aslında kendileridir, çünkü daha önceki delillerle onların [iddialarını] çürütebiliriz. Cinleri kovan Kişinin cin olması mümkün mü? O yalnızca bazı cinleri kovuyor olsaydı, onlar kendi Efendilerinin vasıtasıyla onlara karşı ayaklandığını düşüneceklerdi – aslında Yahudiler [Mesih’i] aşağılamak için aynısını söylediler. Fakat O’nun isminin zikredilmesiyle cinlerin her türlü çılgınlığı ortadan kalktığına göre, Grekler burada da yanılıyorlar. [Böylece] Rabbimiz ve Kurtarıcımız Mesih onların iddia ettiği gibi şeytani güçteki birisi değildir.

Kurtarıcı ne sıradan bir insan, ne büyücü, ne de cinlerden biri olduğuna göre ve kendi Tanrılığıyla şairlerin ve cinlerin düşüncelerini çürüterek Greklerin bilgeliğini haksız çıkardığına göre, geriye kalan tek seçenek, O’nun hakikaten Tanrı’nın Oğlu, Ezeli Kelâm, Hikmet ve Baba’nın Gücü olduğudur. Bu nedenle O’nun işlerinin sıradan işler olmadığı, ancak tabiatının gereği ve diğer insanların işleriyle kıyaslandığında, insanüstü ve hakikaten de Tanrı’nın işleri olduğu anlaşılmaktadır.

(49) Mesela şimdiye dek herhangi bir insan bakireden doğmuş mudur? Yahut her şeyin Rabbi olarak bir insan tüm hastalıkları iyileştirebilmiş midir? İnsanın tabiatında eksik olan bir şeyi tamamlamış veya doğuştan kör bir adamın gözlerini açmış birisi var mıdır? Asklepios Grekler tarafından ululaştırıldı, çünkü şifa sanatının uygulayıcısıydı ve şifalı otların bedensel hastalıklar için yararlı olduğunu keşfetti; otları var eden elbette o değildi, ancak tabiatı inceleyerek onların faydalı olduğunu buldu. Peki, yalnızca yaralara şifa vermekle yetinmeyerek, aynı zamanda özü tamamlayan ve kendisinin yaratmış olduğu varlığı şekillendiren Kurtarıcıyla kıyaslandığında, [Asklepios’un yaptıkları] nedir ki? Herkül de Greklerce ilah diye tapılmaktadır, çünkü diğer insanlara karşı savaşmış ve elleriyle vahşi hayvanları öldürmüştür. Peki, hastalıkları, cinleri ve hatta ölümü bile insanlardan uzaklaştıran Kelâmın yanında, [Herkül’ün yaptıkları] nedir ki? [Bunun yanı sıra] Dionysos’a da taparlar, çünkü insanlara sarhoşluğu öğretmiştir; tüm bunlara rağmen insanlara ılımlılığı öğreten, hakiki Kurtarıcı ve her şeyin Rabbi ile alay etmektedirler.

Bu hususta bu kadar yeterlidir. O’nun Tanrılığındaki diğer mucizelere ne diyecekler? Güneşin kararması ve yeryüzünün depremle sarsılması kimin ölümünde oldu? Niçin bugün bile insanlar vaktinden önce ölmeye devam ediyorlar? Bu durumda yeryüzündeyken yaptığı işlerle mi devam edelim, yoksa dirilişinden sonrasında olanlarla mı? Herhangi bir zamanda ve yerde, herhangi bir insanın öğretisi, yeryüzünün tümünde, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek, her bölgede aynı şekilde ibadet edilsin diye aynı biçimde yayılmış mıdır? Eğer Mesih onların dedikleri gibi Tanrı’nın Kelâmı değil de yalnızca bir insansa, niçin Greklerin ilahları O’nun kendi bölgelerine girmesine engel olmadılar? Yahut nasıl olur da onlara ibadet edilen yerin tam ortasında Kelâm, kendi öğretisini yayarak onları utanç verici duruma düşürür?

(50) O’ndan önce gelenler dünyanın kralları ve tiranları idi; tarih de bizlere, Keldaniler, Mısırlılar ve Hintliler arasında birçoklarının hikmetli adamlar ve büyücüler olduklarını söylemektedir. Lakin bunlardan hangisi –öldükten sonra değil, yaşarken– Kurtarıcımız gibi putlara galip gelerek öğretilerini yeryüzünün dört bir yanına yayabilmiş ve büyük kalabalıkları putlardan uzaklaştırabilmiştir? Grek filozoflar birçok şey yazmış ve kelime ustalığıyla çok ikna edici olmuşlardır; ancak Mesih’in çarmıhına benzer bir iş çıkarabilmişler midir? İkna edici sözleri, onlar ölünceye dek etkindi; hayattalarken bile kendi aralarındaki çekişmeden dolayı söylediklerine karşı konuluyordu, çünkü onlar kıskanç bir cemaatti ve birbirlerine karşı konuşuyorlardı. Lakin Tanrı’nın Kelâmı çok garip bir tezatla, son derece sade bir dil ile öğreterek, en seçkin sofistleri bile gölgede bırakmış, onların öğretilerini çürüterek tüm insanları kendisine çekmiş ve cemaatlerini yaratmıştır. Dahası, İnsanoğlu olarak ölüme boyun eğip, hikmetli adamların putlar hakkında ileri sürdükleri her şeyi çürütmesi de ayrıca müthişti. Ölümüyle cinleri kovan veya ölümünün cinleri korkuttuğu kişi Mesih değil de kimdir? Çünkü Kurtarıcının adı nerede zikredilirse, oradan cinler kaçarlar. Bunun yanı sıra, insanları kendi tabii tutkularından uzaklaştırarak, zina edenleri iffetli ve katilleri artık cinayet işleyemez hale getiren ve bir zamanlar korkak olanları artık cesur adamlara dönüştüren başka biri var mı? Kısacası, dünyanın dört bir yanındaki barbarları ve putperest halkları, çılgınlıklarını bir yana bırakıp kendilerini selamete adamaları ve Mesih’in kurtaran imanına ve çarmıh işaretine sahip olmaları konusunda kim ikna etti? Mesih’in çarmıhıyla ve ölümden dirilişiyle insanlara bahşedilen ölümsüzlük imanını başka kim sağlayabildi? Grekler her türlü uydurma masallar anlatırlar, ancak asla putlarının ölümden dirildiğini iddia etmezler; aslında bir bedenin ölümden dirilebileceği fikrini de bir türlü kavrayamıyorlar. Özellikle bu hususta onlara kulak verildiği zaman, kendi görüşleri özünde putperestliklerinin zayıflığını görecek ve aynı zamanda, bedensel diriliş için Mesih’e güveneceklerdir; öyle ki O, diriliş vasıtasıyla herkes tarafından Tanrı’nın Oğlu olarak bilinebilsin.

(51) Konuyu bir kez daha açacak olursak, ölümünden sonra veya hayattayken kim, herhangi bir insan kutsallığından bahsedip, bu erdemin insanlar için imkânsız olmayacağını söylemiştir? Ancak Kurtarıcımız ve Kralımız Mesih, bu öğretisi üzerinde o kadar çok durmuştur ki, [küçük] çocuklar bile yetişkin yaşta olmamalarına rağmen, bu erdemin yasadan üstün olduğunu söylemişlerdir. İskitler ve Etiyopyalılar veya Partlar ve Ermeniler veya Hyrkania ötesinde yaşayanlar ve hatta büyü işleriyle uğraşan ve doğal olarak cin korkusunun ve alışkanlıklarının kölesi haline gelen Mısırlılar ve Keldaniler arasında bile, her şeyin Rabbi, Tanrı’nın Gücü, Rabbimiz İsa Mesih kadar erdem, özdenetim ve putlara tapmamak hakkında vaaz eden olmuş mudur? O sadece kendi öğrencileri vasıtasıyla vaaz etmekle kalmadı, ancak insan anlayışını tamamen ikna ederek, tüm kötü alışkanlıklarını bıraktırıp, O’nu tanımayı ve O’nun vasıtasıyla da Baba’ya ibadet etmeyi öğretti. Onlar henüz putperestken bile, Grekler ve Barbarlar kendi aralarında sürekli savaşıyorlardı ve kendi akrabalarıyla bile [ara sıra] çatışıyorlardı. Uzlaşmaz münakaşaları yüzünden, kılıç kuşanmadan hiç kimse bir yerden başka bir yere ne karadan ne de sudan geçebiliyordu. Hakikaten de hayatlarının tümü silahlara adanmıştı ve kılıç birçok şeyin yerine geçerek tek dayanak noktaları olmuştu. Tüm bu zaman boyunca, daha önce de belirttiğim gibi, onlar putlara tapıyorlar ve cinlere kurbanlar sunuyorlardı ve puta ibadet etmeyi mecbur kılan batıl korkular, savaşçı ruhlarını besliyordu. Fakat işin garip yanı, Mesih’in öğretisiyle tanıştıktan sonra insanlar gerçek bir vicdan azabıyla hareket ettikçe, canice gaddarlıklarını bir kenara bıraktılar ve artık savaş zihniyetinden vazgeçmişlerdi. Her şey tersine dönmüştü; aralarında hâkim olan yalnızca barıştı ve dostluktan öte bir arzuları yoktu.

(52) O halde tüm bunları yapan ve birbirinden nefret edenleri barışta bir araya getiren Baba’nın biricik Oğlu, herkesin tek Kurtarıcısı, sevgisinden dolayı her şeyi kurtuluşumuz için yapan İsa Mesih değil de kimdir? Üstelik O’nun sağlayacağı barış, Kutsal Yazılar’da çok önceden bildirilmiştir: “RAB uluslar arasında yargıçlık edecek, birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık.”2 Bu da inanılması güç bir şey değildir.

Günümüzün barbarları doğal olarak alışkanlıklarında yabanileşmiştirler ve putlarına kurban sundukları sürece, birbirlerine karşı kavga etmekte ve silahları olmadan bir saat bile geçirememektedirler. Ancak Mesih’in öğretisini işittikleri zaman, derhal savaşı bırakıp çiftçilik yapmaya koyuldular ve kılıç kuşanmak yerine ellerini kaldırarak dua etmeye başladılar. Kısacası, birbirleriyle savaşmak yerine, iblise ve cinlere karşı mücadele etmeye başladılar ve özdenetim ve doğru bir yürekle onları alt ettiler. Bunlar Kurtarıcının Tanrı olduğuna ilişkin delillerdir. Çünkü O, insanlara putlardan asla öğrenemeyecekleri şeyleri öğretti. Ayrıca bu, cinlerin ve putların zayıflıkları ve değersizliklerine ilişkin küçük bir keşif de değildir; çünkü insanlar kendi zayıflıklarını biliyor ve böylece insanlara korku salarak birbirleriyle savaşmalarına sebep oluyorlardı. Eğer kendi aralarındaki savaşı bıraksalar, cinlere karşı mücadele edebilirlerdi. Çünkü aslında Mesih’in öğrencileri, birbirleriyle savaşmak yerine, alışkanlıkları ve hikmetli davranışlarıyla cinlere karşı durmuş ve onları kovarak, efendileri olan iblisi de hor görmüşlerdir. Gençliklerinde bile kutsallıkla [ilerliyor,] sınandıkları zamanlarda dayanıyor ve zorluklara göğüs geriyorlar. Aşağılandıklarında sabırla dayanıyor, kendilerinden bir şeyler çalındığında buna ışık tutuyor ve asıl ilginci de şu ki, ölümün kendisine bile ışık tutuyor ve Mesih’in şehidi oluyorlar.

(53) Kurtarıcının Tanrılığına ilişkin bir delil daha var ve bu delil de kesinlikle muhteşemdir. Hangi büyücü, tiran veya kral böyle şeyler yapabilmiş? Tanrı’nın Kelâmı olan Rabbimiz gibi daha önce birisi putperestliğe, cinler ordusuna, her türlü büyüye ve Greklerin tüm bilgeliğine karşı, onların en güçlü oldukları ve herkesi yuttukları dönemde savaşmış mıdır? Yine de O, her insanın yanlışını gün yüzüne çıkarmış ve tek eliyle insanları [putperestlikten] uzaklaştırmıştır; öyle ki, bir zamanlar putlara tapanlar artık onları ayakları altında çiğnesinler, meşhur büyücüler kendi büyü kitaplarını yaksınlar ve bilge olanlar tüm çalışmalarını müjde kitaplarının yorumlanmasına odaklasınlar. Bir zamanlar ibadet ettiklerini terk edecek ve böylece Mesih’i, bir zamanlar alay ettikleri Tanrı’yı ikrar edip O’na ibadet edecekler. Onların sözde ilahları çarmıh işaretiyle bozguna uğratıldı ve çarmıha gerilmiş Kurtarıcı tüm dünyaya Tanrı ve Tanrı’nın Oğlu olarak ilan edildi. Üstelik Greklerin ibadet ettikleri ilahlara ilişkin, onların yaptıkları utanç verici şeyler konusunda tartışmalar çıkmaya başladı; çünkü Mesih’in öğretisini kabul edenler, ilah diye tapılanlardan daha kutsal bir hayat sürmektedirler. Eğer bunlar ve bunlara benzer işler insan eseriyse, birileri bizlere daha önce insanlar tarafından yapılan benzer işleri göstersinler. Fakat eğer insan değil, Tanrı’nın işiyse, o halde imansızlar tüm bunların Rabbin işi olduğunu kabul etmemekte niçin böylesine direniyorlar? Onlar, Tanrı’yı yaratılışın işleriyle tanıyamayacak kadar sarsılmış durumdadırlar. Şüphesiz, O’nun Tanrılığını kâinat üzerindeki gücü vasıtasıyla anlamış olsalardı, Mesih’in vücut bulmuşken yaptığı işlerin beşeri olmadığını, herkesin Kurtarıcısı, Tanrı’nın Kelâmının işleri olduğunu da anlarlardı. Bunu kabul etselerdi, Pavlus’un da dediği gibi, “…yüce Rabbi çarmıha germezlerdi.”3

(54) O zaman tabiatı bakımından görünmez olan Tanrı’yı görmek isteyenler, O’nu yaptığı işler vasıtasıyla algılayabilir ve tanıyabilirler; böylece Mesih’i kendi anlayışlarıyla kavrayamayanlar, O’nun vücut bulduğunda yaptığı işler vasıtasıyla, [İsa’nın] hakikaten de insan mı, Tanrı mı olduğunu inceleyip karar versinler. [O’nun] yaptıkları insan işiyse, bırakın dalga geçmeye devam etsinler; yok eğer [insanın değil] Tanrı’nın işiyse, küçümsenmemesi gereken konularda alay etmemeleri, fakat bu hakikati kabul edip Tanrı’nın alçakgönüllü bir şekilde sergilediği işlere hayranlık duymaları gerekir. Şöyle ki, ölüm vasıtasıyla ölümsüzlüğü tanıdık ve Kelâmın vücut bulmasıyla her şey bizlere açıklandı ve bu açıklamayı yapan da [her şeyi] tasarlayan ve [aynı zamanda] aracı olan Tanrı Kelâmının ta kendisidir. O, hakikaten de beşeriyete, Tanrı’ya ait olabileceğimize ilişkin güvence verdi. Görünmez Baba’nın düşüncesini anlayabilelim diye, kendisini bedende gösterdi. Ölümsüzlüğe sahip olalım diye, utanca dayandı. O bundan zarar görmedi, çünkü kendisi aşılmaz ve bozulmazdır; lakin kendi aşılmazlığıyla, uğruna utanca katlandığı insanların acılarına şifa oldu. Kısacası, Kurtarıcının vücut bulmasıyla başlayan bu ve buna benzer daha birçok şey oldu ve onları hepsini [tek tek] saymak, açık denize çıkıp tüm dalgaları saymaya benzer. İnsan gözleriyle tüm dalgaları göremez ve bunu yapmaya çalıştığı zaman duyuları bunu mümkün kılmaz. Birisi Mesih’in bedendeyken yaptığı tüm işleri bilmek istese bile, onları tahmin etmeye çalışsa bile başarılı olamaz; çünkü fani düşünceleri aşan şeyler, her daim bilindiğinden daha fazladır.

O’nun yaptığı işlerin bir kısmından bile layıkıyla bahsedemediğimize göre, hepsinden bahsetmemek daha doğru olur. Son olarak tek bir şeyden söz edecek ve hayranlıkla okumanızı sağlayacağız. Çünkü hakikaten O’nun hakkında olan her şey hayranlık uyandırır ve insan gözlerini nereye dikerse diksin, Kelâmın Tanrılığını görür ve hayranlık duyar.

(55) Söylediklerimizin özü şöyle özetlenebilir: Kurtarıcının aramızda yaşamasıyla putperestlik daha fazla ilerleyemedi ve hatta azalmaya ve yavaş yavaş sona ermeye başladı. Benzer biçimde Greklerin bilgeliği de çoğalmaya değil, ancak yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Cinler de insanları kandırmaya ve sahte kitaplar ve büyüler üretmeye devam etmek yerine, çarmıh işaretiyle bozguna uğratıldılar. Dahası, Mesih imanına karşı gelen her türlü putperestllik ve geri kalan her şey, günden güne küçülmekte, gücünü kaybetmekte ve yıkılmaktadır; bakın, Kurtarıcının öğretisi her yerde zafer kazanmaktadır! Bu durumda “her şeyin üzerinde” olan güçlü Tanrı’nın Kelâmına, Kurtarıcıya ibadet etmek ve O’nun tarafından bozguna uğratılan ve yok edilen şeyleri de mahkûm etmek gerekir. Güneş doğduğunda karanlık kaybolur; bir yerde saklanmış olan karanlıklar bile yok olurlar. Böylece Tanrı Kelâmının ortaya çıkmasıyla, putların karanlığı barınamamakta ve dünyanın dört bucağı O’nun öğretisiyle aydınlanmaktadır. Benzer bir biçimde, bir kral belirli bir bölgede egemenlik sürmesine rağmen kendi evinde yaşıyor ve halka görünmüyorsa, isyankâr adamlar onun bu durumundan faydalanarak kendilerini onun yerine koymaya gayret ederler; onlardan her biri kral gibi görünüp, saraya giremediklerinden dolayı hakiki kralı göremeyen insanları, kralın yalnızca ismini kullanarak kandırıyorlar. Ancak hakiki kral geldiği ve ortaya çıktığı zaman tüm işler değişir. İsyankâr hainler onun huzuruna çıkar ve hakiki kralı görenler, daha önceleri kendilerini saptıranları umursamazlar. Aynı şekilde, cinler bir zamanlar insanları kandırıyor ve Tanrı’ya verilmesi gereken tüm yüceliği kendilerine mal ediyorlardı. Lakin Tanrı’nın Kelâmı vücut bulduğuna ve Babasını bizlere tanıttığına göre, cinlerin hilesi son bulup yok oldu ve insanlar tüm putlardan vazgeçerek gözlerini hakiki Tanrı’ya, Baba’nın Kelâmına çevirdiler, öyle ki O’nu tanıyabilsinler.

İşte bu, Mesih’in Tanrı, Tanrı’nın Kelâmı ve Gücü olduğunun ispatıdır. Beşeri şeyler son bulur ve Mesih hakikati var olmaya devam eder; yok olup biten şeylerin geçici olduğu barizdir, ancak var olmaya devam eden Tanrı’dır ve Tanrı’nın biricik Kelâmı olan Oğlu’dur.

1

Kelimenin tam anlamıyla “çok büyük bir koro…” “Koro” dansçılar ve şarkıcılar topluluğudur.

3
  1. Korintliler 2:8