Önsöz

Türkiye’deki Hristiyanların büyük bir çoğunluğu Athanasius’u tanımazlar. Elinizdeki bu kitap hem Athanasius’u tanımanızı, hem de Rabbimiz İsa Mesih’e hayran kalmanızı sağlayacak şekilde yazılmış bir eserdir. İlk Kilise Babalarından olan Athanasius, İ.S. 296–300 yıllarında Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğdu. İskenderiye şehri, Doğu Roma İmparatorluğu için ünlü kütüphanesiyle önemli bir eğitim merkezi ve limanlarıyla da ticaret üssü olarak rol oynamıştı. Athanasius, İmparator Diocletianus ve halefi Galerius’un saltanatı sırasında büyüdü. Hristiyanlar bu dünyadan olmayan bir krallığın vatandaşları olduklarına inandıkları ve Roma’nın putlarına tapınmayı reddettikleri için Diocletianus ve Galerius Hristiyanlara gaddarca zulmetmişlerdi. Athanasius daha küçük bir çocukken İsa Mesih’e inananların evlerinden sürüldüğünü, işkence gördüğünü ve şehit edildiğini gözleriyle görmüştü.

Daha gençlik yıllarında, Athanasius İskenderiye episkoposu Alexander’ın yanında çalışmış ve Üçlü–Birlik konusunda ‘Ariusçu İhtilaf’ olarak bilinen büyük çekişmenin içine girmiş oldu. İskenderiye’de rahip olan Arius İsa’nın tanrısallığını inkâr ederek, Tanrı’nın Oğlu olan İsa’nın bir oğul olarak mutlaka bir başlangıcının olması gerektiğini ileri sürüyor ve dolayısıyla yaratılmış bir varlık olduğunu öğretiyordu. Arius, yalnızca Baba Tanrı’nın gerçekten de Tanrı olduğunu ve Tanrı’nın Oğlu İsa’nın ise Tanrı değil, insanın kurtuluşunu sağlamak için Baba Tanrı’nın yaratmış olduğu ilk ve en yüce yaratık olduğunu öğreterek kilise içerisinde kendisine taraftar topluyordu. İskenderiye episkoposu Alexander, Arius’un Tanrı’yla ilgili görüşlerine karşı çıkmış ve ebedi Mesih’in gerçek tanrılığını korumak için çabalamıştı. Bu ihtilaf sırasında Tanrı’nın ilahi takdiriyle, Hristiyan olduğunu söyleyen ilk Roma imparatoru olan Konstantin, Arius’un Üçlü–Birlik karşıtı fikirlerini görüşmek üzere tüm Hristiyan episkoposlarını, “İsa’nın yaratılmış bir varlık mı yoksa Tanrı mı?” olduğu konusundaki anlaşmazlığı çözmek için İ.S. 325’te İznik Konseyine katılmaya çağırdı.

İmparator Diocletianus ve Galerius’un saltanatları sırasında Mesih’e olan inançlarından dolayı acı çekmiş olan birçok episkopos için İsa’nın kimliği konusunda bir anlayışa ulaşmak son derece önemliydi. Athanasius, İznik Konseyine episkopos Alexander’a destek rolüyle katıldı ve böylece onu bir ilahiyatçı ve yazar olarak şekillendiren tartışmaların ciddiyetine tanık olmuş oldu. İznik Konseyi, vardıkları sonuçları İznik İman Açıklaması’nda özetleyerek İsa’nın tanrısallığı hakkında şunları yazmaktadır: “Tek Tanrı’ya, bütün güçlere egemen olan Baba’ya, yerin ve göğün, görünen ve görünmeyen her şeyin Yaratıcısı’na inanıyoruz. Tek bir Rab’be, İsa Mesih’e, Tanrı’nın biricik Oğlu’na, zamanlar oluşmadan Baba’dan olmuş olana inanıyoruz. Kendisi Tanrı’dan Tanrı, Işıktan Işık, gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı olmuş, ancak yaratılmamıştır. Baba ile aynı öze (homoousios) sahiptir.” Homoousios terimi Oğul’un özüyle Baba’nın özünün aynı olduğu gerçeğine işaret ederek İsa Mesih’in Tanrı olduğunu belirtmektedir.

İznik İman Açıklaması’nda İsa’nın doğru bir şekilde tanımlanmış olması, Kiliseye büyük bir armağan niteliğindedir. Aslında İsa’nın gerçekten de Tanrı mı yoksa sadece yaratılmış bir varlık mı olduğu tartışması, İznik İman Açıklaması’nın taslağıyla çözüme kavuşmamıştır. Birçok kilise babası İmparator Konstantin’in Kilise içerisindeki anlaşmazlıklara karışmasına karşıydılar. İznik Konseyinden sonra da Arius sapkın öğretilerini yaymaya devam etti ve Kilise hâlâ kısmen Ariyusçu ve ağırlıklı olarak da yarı–Ariyusçu idi, yani Oğul’un Baba ile aynı özden (homoousios) olduğu öğretisi yerine, Oğul’un Baba ile benzer bir öze (homoiousios) sahip olduğu öğretisine inanıyordu. Athanasius’un akıl hocası Alexander ölünce Athanasius İskenderiye episkoposu oldu. Arius’un Üçlü–Birlik hakkındaki sahte öğretileriyle mücadele etmek ve Kutsal Üçlü–Birliği Rabbin kilisesine Kutsal Yazılara göre öğretmek Athanasius’un yaşam amacı haline geldi. Mesih’in tanrılığından ödün vermediği ve gerçeği savunduğu için beş kez sürgüne gönderildi. Kilise ağırlıklı olarak yarı Ariyusçu idi ve İmparator Konstantin ülkesinde yaşayan çoğunluğu memnun etme amacıyla Athanasius’u 11 Kasım 335 yılında Trier’e sürdürmüştü. Athanasius, Almanya’nın Galya bölgesindeki sürgünü sırasında “Kelâmın Vücut Bulması Üzerine” adlı başyapıtını yazmıştır.

Tanrı’nın Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in Baba Tanrı’yla tek öz ve Baba’yla eşit oldukları gerçeğini inatla savunan Athanasius kilisenin, İsa’nın tamamen Tanrı ve tamamen insan olduğunu anlaması için mücadele verirken dört Roma imparatorunun çeşitli zamanlarda verdikleri emirlerle 17 yıl sürgün hayatı yaşamış olduğu için tarihte “Athanasius Contra Mundum” veya “Athanasius Dünyaya Karşı” lâkabıyla anılmış ve mezar taşına da aynı ifade yazılmıştır.

Athanasius, bu kısa kitapçıkta Üçlü–Birliğin ikinci üyesi olan Tanrı’nın Kelâmının, günahkarlar için ölmek ve ölümü yenmek için bir insan olarak nasıl doğduğunu ustaca açıklıyor. Bu eserin başlığına aldanmayın. Elinizdeki bu kısa kitapçık, Kelâmın Vücut Bulması konusundan çok daha fazlasını içeriyor. Bu inceleme bir başyapıttır, çünkü Athanasius, Kelâmın Vücut Bulması Üzerine’de yaratılış, kurtuluş, Mesih’in ölümünü ve dirilişini, ölüme karşı zaferini, inananların kutsallaştırılmalarını ve Mesih’in ikinci gelişinde dünyanın sonunun gelişini ve ölülerin dirilişini dördüncü yüzyılda yaşayan Hristiyanlara basit ve kesin bir dille açıklıyor.

Kutsal Yazılar’daki bu gerçekleri keşfetmenin yanı sıra, Athanasius Yahudilerin inançsızlığını ve Yahudi olmayanların alaylarını reddederek İsa Mesih’e karşı çıkanlara hitap ediyor ve her iki grubu da “putların dinsizliğini” terk etmeye ve Tanrı’nın Oğlu’nun tanrılığını ve gücünü tanımaya çağırıyor.

Bu çalışmanın giriş paragrafını okuduğumuzda, Athanasius’un konuşmasının pastörel tonuyla karşılaşıyoruz. Başından beri, ‘Kelâmın Vücut Bulması’ ile ilgili çalışmasının amacının, Hristiyan okuyucunun Mesih’e olan bağlılığının büyüyüp gelişmesi olduğunu belirtiyor. Bu inceleme, yalnızca teolojik gerçeklerin derlenmesinden ibaret değil. Athanasius, bu kitabı Hristiyanların Tanrı’nın Kelâmının beden alıp insan olması gerçeğini anlamalarını sağlayacak bir araç olarak yazmıştır. Halkının ruhsal durumunu iyileştirmek isteyen Athanasius’un amacı, Tanrı’nın bilgeliğinin ve merhametinin Mesih’i seven kişilerde “hayranlık uyandırmasıdır.”

Athanasius, Tanrı’nın vücut bulması üzerinde doğru bir şekilde düşünmemize yardımcı olmak için yaratılış konusuyla başlayarak İbraniler 11:3’e işaret ediyor: “Evrenin Tanrı’nın buyruğuyla (kelâmıyla) yaratıldığını, böylece görülenlerin görünmeyenlerden oluştuğunu iman sayesinde anlıyoruz” diye yazan Athanasius, Tanrı’nın vücut bulmasından önce Kelâmın yaratılıştaki rolünü düşündüğümüzde Kelâmın eşsiz yüceliğini, görkemini ve gücünü görmemize yardımcı olmak istiyor.

Ayrıca bu bölümde insanların kökenini ve günahları içinde çaresizlikten ölmekte olduğunu yazıyor: “Kelâmın dünyaya inmesine neden olan bizim suçumuzdu ve bizim isyanımız O’nun sevgisini göstermesine neden oldu; şöyle ki, bize yardım etmek için hızlı davranıp aramıza geldi. O’nun insan bedeni almasına neden olan bizleriz ve bizlerin kurtuluşu için O kendi yüce sevgisinde doğdu ve insan bedeninde göründü.”

Athanasius insanın kurtuluşa olan ihtiyacını açıklarken, Kutsal Yazılar’daki kurtuluş ve vücut bulma konuları arasındaki ilişkiye değiniyor. Ayrıca vücut bulma öncesinde Kelâmın vücutsuzluğuna, bozulmazlığına ve maddesizliğine işaret ediyor. Ebedi Kelâm ölümlü olmadığından, günahkârları kurtarmak için ölümlü (ölüme muktedir) bir beden almıştır (1. Korintliler 15:21–22; İbraniler 2:9–10). Her şeye yaşam veren Kelâm, bir insan olarak doğdu ve Baba’yı bize göstermek ve bizi kendi değerli kanıyla bedelini ödeyerek satın almak için bir insan olarak yeryüzünde yaşadı. Athanasius, Tanrı’nın Oğlu olan İsa Mesih’in çarmıhta aşağılanarak öldürülmesiyle ilgili şöyle diyor: “O, ölümü yok eden ve bozulmamış diriliş vaadiyle hepimizi özgürlüğe kavuşturan lütfu verendir. İlk ürün olarak öncelikle kendi bedenini dirilten ve bunu ölüm ve bozulmuşluğun üzerinde aldığı zaferinin işareti olarak çarmıhta sergileyendir.”

Athanasius, Rabbimiz İsa Mesih’in dirilmesini bir zafer işareti olarak görmemizi ve Kelâmın vücut bulması gerçeğinin de bizleri Kelâm–Tanrı’ya ibadet etmeye yönlendirmesini amaçlıyor: “Her şeyin kaynağı O’dur; her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için var oldu” (Romalılar 11:36). Sizler de elinizdeki bu kitabı okurken yüreklerinizi, bizleri günahlarımızdan kurtarmak için Vücut Bulan Kelâma saygı ve hürmetle ibadet etmek için hazırlayın.

Rev. Fikret Böcek

Temmuz, 2022